FRANZ KAFKA KİMDİR?

Franz Kafka, 3 Temmuz 1883 tarihinde Prag’ta dünyaya gelmiştir. İki erkek kardeşi küçükken, dört kız kardeşi ise yahudi soykırımı sırasında hayatını kaybetmiştir.

Fleischmark’taki erkek okulunda öğrenimine başlamıştır. Üniversite öğrenimini ise Prag Üniversitesi, Hukuk fakültesinde tamamlamıştır. Milena’ya Mektuplar adlı ölümsüz yapıtındaki mektupların sahibi olan Milena Jasenska ile 1920 yılında tanışmıştır. Fakat Milena da 1944 yılında toplama kampında hayatını kaybedenler arasında olacaktır.

1923’te Berlin’e taşınmıştır. Burada Dora Diamant ile tanışmıştır. Toplum, birey, yabancılaşma ve varoluş gibi temaları derinlemesine bir biçimde işleyen yazarın yapıtlarında ailevi sorunlarının, travmalarının da etkisi büyük ölçüde görülmektedir.

Yaşarken keşfedilememiş, maddi durumu yetersiz bir insan olarak hayatını sürmüştür. Maddi yetersizliğinin de etkisiyle sağlık durumu 1917 yılında öğrendiği verem hastalığıyla birlikte kötüye gitmeye başlamıştır. Bunun üzerine 1922 yılında emekli olmuş, sefalet ve hastalık içinde geçen son yıllarının ardından 3 Haziran 1924 tarihinde, henüz 41 yaşındayken hayatını kaybetmiştir.

Ölümünün ardından arkadaşı Max Brod, yazarın vasiyetine sadık kalmayarak onun eserlerini yayımlamıştır. Brod, bu yapıtları yayımlamamış olsaydı, bugün Franz Kafka gibi büyük bir yazardan ve dev külliyatından kimsenin haberi olmayacaktı.

BABAYA MEKTUP ÖZETİ

Babaya Mektup 63 sayfalık mektup türünde biyografik bir eserdir. Hacimli olmamasına rağmen Kafka’nın çocukluk yıllarından yetişkinlik yıllarına kadar tüm hayatı hakkında önemli ve detaylı bilgilere ulaşabildiğimiz bir kitaptır.

Yazar, bu eserini birkaç haftalık bir sürede kaleme almıştır. Yapıt boyunca babasına hitap etmektedir. Kitabı yazmaktaki amacı ise söylemekten korktuğu düşüncelerini, isyanlarını, pişmanlık ve kızgınlıklarını, veremediği cevaplarını içinden atmak istemesidir.  Babasına karşı en büyük kızgınlığı, korkutucu ve küçümseyici tavırlarıyla küçüklüğünden beri  özgüvenli bir birey olarak yetişmesinin önüne geçmiş olmasıdır.

İlgini Çekebilir :   12. Sınıflar İçin Kitap Okuma Listesi

Baba Herman, oldukça akıllı, yetenekli, kendine güvenen, güvenilir ve baskın karakterli bir babadır. Franz Kafka kalabalık bir aile içinde büyümüştür. Bu yüzden de babasının kendisiyle olan ilişkisini yer yer babasının kız kardeşleriyle olan ilişkisiyle ve yer yer de erkek kardeşleriyle olan ilişkisiyle kıyaslar.

Yazar, çocukluk yıllarındaki sessizliği, çekimserliği için babasını suçlar. Büyür ve yine yalnızlığı, sessizliği, beceriksizliği için babasını suçlar. Tüm bunların da belki biraz baba sevgisi, şefkati ve desteği hissetmiş olsaydı daha az olacağını iddia eder. Kafka hiçbir zaman iyi bir konuşmacı olamamıştır fakat çok iyi bir yazardır. Söyleyemediği, ifade edemediği duygu ve düşüncelerini bu mektup kitapla ifade etmek ister.

Yazarın bu kızgınlığının altında aslında babasına duyduğu hayranlık yatmaktadır. O, babasına hayrandır ve hiçbir zaman onun gibi bir adam olamamıştır. Babası ile arasındaki görünmez uçurum ona yabancılaşmasına sebep olmuştur. Yazar ailesindeki bu yabancılaşmayı, korkak bir çocukluk yaşamasına sebep olan babasına seslenerek anlatır. Annesinin kendisine sonsuz bir iyilik, sabır ve sevgiyle yaklaştığını da anlatır. Tüm sorunlar baba ile olan ilişkiyle alakalıdır.

Franz Kafka, babasına akıl ve başarı yönünden alttan alta hayranlık ve kıskançlık duymaktadır.  İşlerinde, çalışmalarına ve seçimlerinde babası gibi başarılı olamamıştır. Çünkü babasından sevgi ve şefkat görmediği gibi hiçbir zaman destek de görmemiştir.

Kafka için yazmak önemlidir, fakat babası oğlunun devamlı bir şeyler yazmasını küçümser, bu işe antipati duyar. Babası tarafından küçümsenmek de hayranlığının nefret ve kıskançlığa dönüşmesine neden olur. Bunların yanında babasını fiziksel yönden de kendisiyle kıyaslamakta ve kıskanmaktadır. Babası güçlü, iri yapılı, sağlıklı ve enerjik bir görünüme sahiptir. Kendisi ise çelimsiz, kısa ve zayıftır.

Herman Kafka genel olarak her şeye karşı olan, her şeyi küçümseyen bir adamdır. Oğlunun zevkleri, fikirleri, görünüşü, konuşması, okulu, işi, edindiği arkadaşları babası tarafından hiçbir zaman onaylanmaz hatta aksine her zaman eleştirilir. Bu eleştiriler yazarın hayatı boyunca özgüvensiz olmasına, bir meslek, bir arkadaş, bir eş edinmekte zorlanmasına sebep olur. Her zaman bitmek bilmeyen bir suçluluk duygusuyla büyüyen yazar, hayatının her alanında bu suçluluk duygusunu ve kararsızlığı, karamsarlığı, güvensizliği atamaz. Böylece ailesine, kendisine, çevresine yabancılaşmıştır.

İlgini Çekebilir :   Tüneldeki Çocuk İncelemesi – Sait Faik Abasıyanık

BABAYA MEKTUP KONUSU

Yazar, Freud’un psikanalitik kuramı ile yaklaşacak olursak babasına hayranlığı, kıskançlığı ve nefretinden hareketle Oedipus kompleksinin etkisiyle çocukluk yılları travmalarını, babasına olan kızgınlık, sonsuz hayranlık ve suçlamalarını birkaç hafta içerisinde yazdığı mektuplarda anlatır. Babasına hiçbir zaman açık açık söyleyemeyeceğini bildiği tüm bu duygu ve düşünceleri en ince ayrıntısına kadar gerçek, samimi ve etkileyicidir.